SIDDIK DEMİR'İN SİTESİ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
“Ben hiç dantel sevmem eşyaların üstünde ama o seviyor. Gözlerimin çarptığı her yerdeler. Dantelleri toplayıp atmak istiyorum kimi zaman, kimi zaman da çok uzaklara gitmek. Küskünlükler yaşıyorum ara ara. Anneme, eşime, gelmişime geçmişime…. Eminim onun da bana aynı duygular beslediği anlar oluyordur ve onun kırılması istediğim en son şey. Kendimi sorgularken yakalıyorum sık sık son zamanlarda.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 01 Aralık 2006, Cuma
--------------------------------------------------------------------------------
Aşk ilişkisi iktidar ilişkisidir
Hepimiz aşkla ilgili düşünmeye başladığımız zaman, kendi sokaklarımızda, uzun hayat yollarında ya da tamamlanması mümkün olmayan kişilik tanımlarımda kayboluyoruz. Aslında olaya piramitin tepesinden bir iniş gerçekleştirebilsek bu kadar anlam kargaşası içinde kaybolmamıza gerek kalmaz. Hiç kendi kendimizi kandırmayalım. Birbirlerini aynı yoğunlukta sevip mutlu olan ilişkiler görmek isteyenler masallara baksınlar.
POYRAZ KOLLUOĞLU - 18 Kasım 2006, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Yanımda sen varsın ya
Öyle zorlanıyorum ki son zamanlarda yaşadığım şeyler karşısında, derin derin soluma ihtiyacı hissediyorum, ciğerlerime yetse mideme yetişmiyor nefesim. Hayır altından kalkılmayacak cinsinden değil yaşadıklarım sadece üst üste bir yığılış, sabrın tükenmişliğini hissetmekteyim. Ben nelerin altından kalktım, bu öylesi değil biraz bıkkınlık biraz yılgınlık biraz “yeter artık ama” cinsinsen bir yorgunluk yaşıyorum.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 12 Kasım 2006, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Parayı, gitsin diye verenlerin seksolojisi
Feministler uyumaktadır. Basında bir yankıları görünmez. Garip isimli operasyonlarda ‘alan-veren’, ‘arz-talep’ dalga dubarası sorgulanmaz bir türlü. Kıl bir bıyıkaltı sırıtışıyla keyifli pozlar takınılır. Operasyon yapılmış, hem hasta, hem doktor, hem bekleyenler, hem de ‘etik kurallar’ , ne var ne yok ise hepsi ölmüş, öldürülmüştür. Öldürenler bile şaşkın bir yüz ifadesiyle ölü toprağına serilmişlerdir. Artık bu kadar başarıya herhalde alkış tutulur ama alkış tutanlar da kalmamıştır!
Sansasyon yaratmayan çatlak bir nabız bile gündemin kör kuyularında çarpıp durmaktadır.
SENIH KAVLAK - 14 Ağustos 2006, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Aldatan kadınlar
Kadınlar aşka farklı bakar.Çok daha duygusal,hayalperest bir aşktır onlarınki.Birini sevdiklerinde o kişiye ait olur ve başka bir erkeğe yan gözle bakmazlar.Bu yüzden herhangi bir hüsrana uğradıklarında sevdikleri tarafından, hasar daha acı olur.Kadınlar olan biteni duygularıyla yargılar ve bu nedenle tepkileri de hislerine dayalıdır.İncinen bir kadın ya dünyaya küsüp acılarıyla kalan günlerine kara kalın bir perde çeken mutsuz bahtsız'ı ya da önüne her gelen erkeği elde etmeye çabalayan pervasız hırsız'ı oynayacaktır.Genelde ilk şık olagelir çünkü ikinci şık için yoğun bir mantık da gereklidir.
BENGISU BOZKURT - 30 Temmuz 2006, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
İmkansız olmayan aşklara mekan olasın İstanbul
Ah İstanbul, nasıl dinsin içimdeki bu telaş? Nasıl sussun yüreğim kuşların cıvıldadıkça? Nasıl vazgeçerim senden, bana bu güzellikleri sundukça? Anadolu Hisarı üzerindeki Mihrabat Korusu’ndan Boğaz’ın o muhteşem görüntüsünü görmemişlere acırım nedense. İki köprünün aynı karenin içinde sakince duruşu, altından geçen gemiler-motorlar, kayıklar, denizin akıntısının yarattığı pırıltılar, akşam rüzgarının getirdiği o şuh yosunsu koku ve bütün bunların içindeki ben.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 04 Haziran 2006, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Erkek kadından farklı bir yaratık değil !
Yeter artık! İnsanlara tarifi imkansız değerlerin hayatın sual götürmez gerçekleri gibi yutturulmasına biri dur desin! Bırakın çoğunlukça kabul görmüş,ferman ilan edilmiş, boynunuzu bükmüş,sindirmiş,istemeksizin benimsenmiş,razı olunmuş safsataları uyduranlar yutsun! Lütfen bunu yapın ! İçinize bin kat acı yumağı gömüp bilinçaltınıza dek sizi hayatınız boyunca yarım bırakacak psikolojik darbeleri bile bile yemeyin bayanlar ve henüz onurunu genel erkek düzeniyle iğfal etmemiş baylar.
BENGISU BOZKURT - 06 Mayıs 2006, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Aşk mı, zaaf mı?
Hikaye aslında bildik, çok aşık olmuşlar, evlenmişler, kısa zaman sonra yormaya başlamış birlikte yaşam, kadın sıkılmış, ayrılmak istemiş ama yapamamış, kavgalar, bağırış çağırış derken adam aşıkken çok severken kadının beceremediğini yapmış, gitmiş boşanma dilekçesi vermiş, ayırmışlar yollarını, üzerinden aylar geçmiş karşılaşmışlar birgün. Kadın adamın omzunda başlamış ağlamaya biz neden kendimize bunu yaptık diye, adam vaktiyle ilişkinin bitmesini isteyen halen aşık olduğu o kadın ağlarken omzunda, zafere benzer bir duygu hissetmiş, kazanmış olmanın, haklı olmanın gururu karışmış kadının göz yaşlarına.
EDA ÇIZIOĞLU - 23 Nisan 2006, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Aşkta emin olma duygusu
Aşk söz konusu olunca ruhumuzda karmaşa yaratan en önemli şey aşk hissettiğimiz kişinin aynı şekilde bize aşk hissedip hissetmediğinden emin olmaya duyduğumuz ihtiyaçtır. Yakıcı bir duygu olan aşkı kendi içimizde tecrübe ederken her geçen gün içimizde yoğunlaşan, bulanıklaşan, karmaşıklaşan duygularımızın sınırlarını, rengini, kıvamını belirlemek imkânsız bir hal almaya başlar. Zamanla zihnimizi meşgul eden tek şey âşık olduğumuz kişinin duygu dünyasında nasıl bir yer işgal ettiğimiz, onun nezdinde ne kadar özel olduğumuzu anlamak olmaya başlar.
SÜLEYMAN AYDıN - 25 Şubat 2006, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Biz olabilmek
“Neden zaman ayırıp yüzyüze konuş muyorsun benimle” diye soruyorsun telefonda. Konuşacak bir şeyim olsa konuşmaz mıyım diye soruyorum, soruna karşılık. “Bizim hakkımızda tek başına karar veremezsin buna birlikte karar vermemiz gerekmiyor mu?” diye kızgınlıkla sorduğun soruya “İkimiz hiç biz olabildik mi” diye soruyorum gereğinden fazla sakin bir ses tonuyla.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 25 Şubat 2006, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Soru işaretleri noktalara dönüşürken
Öğrenmek için, anlamak için, sindirebilmek için hep bir benzerini yaşama ihtiyacı duyuyoruz. Bizimle birlikte olmak istemeyen o adamı ancak aynı davranışları sergileyen bir başka adamı biz istemediğimizde anlayabiliyoruz. Günlerce haftalarca arkasından ağıtlar yaktığımız, insanlara anlatmaktan kendimize anlatmaktan yorgun düştüğümüz, olabilecek her satırda, her cümlenin içinde onu aradığımız, ortak mekanlarda, onun olabileceği, elinin değebileceği her yerde izini sürdüğümüz adamı ancak bir başka adam karşısında bizde oluşan istememe noktasında hak vermeye başlıyoruz . Ne kadar acıklı değil mi?
EDA ÇIZIOĞLU - 11 Şubat 2006, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Yavaş yavaş kızlar
Yıllar önce bir film seyrettim “Piano Piano Bacaksız”. Hala hatırımdadır bordo kadife perdeler açılınca salona yayılan sevginin, o katı, bal tadındaki yoğunluğu. Müşfik Kenter’in sevgi dolu sesiyle anlatılan filmde Rutkay Aziz, filmin esas çocuğuna İtalyanca Piano Piano Bacaksız diye tembihte bulunuyordu ara sıra, koşarak hareket etmesin diye.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 03 Şubat 2006, Cuma
--------------------------------------------------------------------------------
Artık düşünme ne olur
Bahar günlerini kıskandıracak kadar güzel bir gün. Öyle pırıl pırıl öyle tertemiz ki insanın içine mutluluk doluyor sanki ama soğuk. Akşam iş çıkışı sana uğramayı düşünüyorum diye konuşuyorum telefonda seninle, seviniyorsun. Hep az konuşmaya söz veriyorum kendime ama senin karşında yapamıyorum bunu. Sana olan sevgimden kaynaklanıyor bu kadar çok konuşmam. İstiyorum ki dinsin içindeki acabaların ve keşkelerin ve biliyorum ki insan sadece kendi kendine bitirebilir bütün duygularını.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 07 Ocak 2006, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Beyler, biraz cesaret lütfen!
21.yüzyılın mutsuz kadınları ile mutsuz erkekleri arasındaki en büyük sorun nedir sizce. Sadakat masalından çok daha önce başlayan bir sorundan söz ediyorum. Gelin sizlere bir hikaye anlatayım, hayatın içinden çekip alınmış bir hikaye.Bir süredir yalnızsınız, yeni birisini hayatınıza sokmak konusunda kararsızsınız, yanlış duraklarda mutsuz zamanlar geçirmişsiniz, nasır tutmuş kalbiniz, ilişkilere olan inancınızı yitirmenin kapı eşiğindesiniz, sonra ansızın bir tesadüfler denizi içinde biri ile tanışıyorsunuz.
EDA ÇIZIOĞLU - 18 Aralık 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Aldatmak bir cinsiyet problemi mi?
Bir kere aldatmak cinsiyet problemi değil toplumun eşitsiz fırsatlarının cinsiyetler üzerinde farklı tezahür edişinin göstergesi olur,olsa olsa.Yoksa insan aynıdır,kaç erkek kaç kadınla aldatılmışsa bir o kadar kadın da bir o kadar erkekle aldatılmıştır,bir oran meselesiyse bu. Her şeyle her şekilde olur aldatmak.Çoğu kez nefsin iptilasından ve bazen intikam,hırs gibi nefsi kör eden duygulardan kaynaklanır.Düşünceyle,bakışla,davranışla,bedenle,hayalle,fikirle hiç akla hayale gelmeyen kılık ve kıyafetlerle zuhur edebilir
BENGISU BOZKURT - 28 Ağustos 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Aşk bahçesine fantezi ekmek
Cinsellik konusunda ne kadar açık olabiliyoruz? Evlilik öncesi veya sonrası, ilgili olduğumuz karşı cinse, duygularımızı ne kadar aktarabiliyoruz? Aslında, çocuk yaşlardan beri “ayıp” saydığımız, bazen olur-olmaz yere gülümsediğimiz, utandığımız bir kelime olan cinsellik, aynı cins yakın arkadaşların sohbet arasına sıkıştırdıkları muzip konuşmaların ötesine geçemiyor. Cinsel paylaşımlar, ilişkilerde açıkça dile dökülemiyor ve hararetlenen arzular, dar kafalarda gizli olarak gömülü kalıyor. Aldatmak, sadece bedenen mi gerçekleşir? Peki
EMRE TÜRKER - 14 Ağustos 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Seks
Bir yerde ahlak çökmüşse,Tanrı o yerden çoktan vazgeçmiş demektir.İnsanın kendini pahalıya ve ucuza satmasındaki en kısa yol ahlaktan geçer.Bugün binlerce kadın ya da erkek sizinle yatmaya hazır ve nazırsa,hem de üç kuruş almadan bunu yapacaksa -adı seks mi olsun yoksa bir çeşit spor mu siz seçin- bir ihtimal Tanrıya dönün ve bu işten vazgeçin.Bir prezervatif reklamındaydı sanırım,insanlar üç dakikada bir seks yapmayı düşünüyorlarmış,doğrudur,bir doğru da çağımızın bilgi çağı olduğu yazılı panoya çoktan seks çağı yazma zamanının gelmiş olduğu.
BENGISU BOZKURT - 31 Temmuz 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Bir kadınla bir erkek
Bir kadınla bir erkek birbirlerine bakarlar…Sesler karışır karanlığa, sakinleştiren, uysallaştıran sesler ama evcilleştirmez duyanı. Aksine daha çok kapatır gözlerini insan. Aydınlık bile olsa yolun sonu ( ki aydınlık değildir bu) görmek imkansızdır her şeyi.Ve renkler karışır günün ilk ışıklarına, güzel, canlı, ince dokunmuş renkler. Ama mutluluk vermez taze ekmek kokusunun bilmeyene.Kepekli ve tek besinle beslenmiş ruhlar anlamazlar ilk ışıkların insanı dirildiğini.
ÖZLEM CANıGÜR - 17 Temmuz 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Feng Şui sevişme kalitesini artırıyormuş
Antik dönem Çin öğretisi Feng Şui kesin bir güce sahip değil ancak insanlara gerçekten de yardımcı olabilir. Antik dönemlerde seks, dini büyücülükle alakalı ritüellerin önemli bir bölümünü oluşturuyordu. Kural olarak, bu ritüeller şaşılacak bir biçimde hasat yada hamile kalmakla ilgili oluyordu. Örneğin, Antik Slavların Ivan Kupala adlı bir tatilleri vardı. Bu tatil seks partileriyle son buluyordu.
NURAY MESTCI - 28 Mayıs 2005, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Aşk- Tanrı-korkmak-hastalık
İnsanların sevgileri, aşkları apayrı… Aşkı aşk yapan nedir diye soruyorum çoğu zaman kendime. Vazgeçilmez kılan nedir? Mazoşistçe, sadistçe bir duygu değil mi aşk? Kanatmıyor mu? Acıtmıyor mu?Ahmet Altan’ın “Kristal Denizaltı”sında bir hikâye çarptı gözüme, bir soru; “İnsan hiç görmediği Tanrı’yı sever gibi bir insanı sevebilir mi?” Sever… Bazen Tanrı’dan çok sevmeyi bile becerebiliyor aslında insanoğlu bir başka insanı. Aşk bir hastalıktır. Ona kapılmayı istediğiniz kadar istemezsiniz de… O yokken onun için ağlanması bile büyülü gelir. Göklere bir kadeh kaldırıp, şarkılarla ağlamanın, bir yüzü, bir dudağı anımsamanın hazzı inanılmaz gelir.
ÇAĞDA ERZİNCAN - 22 Mayıs 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Yeniden öğrenelim sevmeyi
Sevmenin anlamını bilmeden bencilce severiz çoğu kez. Sevdiklerimizin yanımızdan ayrılmaması için sanki onların iyiliklerineymiş gibi engelleriz hayatlarında yapmak istediklerini, çoğu kez yaşama haklarını alarak ellerinden. Mutsuz olmalarını görmezden gelerek hemde ve bunu sevdiğimiz için yaparız ne garip. Emeklerimizi dökeriz kelimelere, ortalığa yayılır yaptığımız iyilikler. İyiliklere göğüs germeye uğraşırken ezilir karşımızdakiler ve öyle bir ezer öyle bir sıkıştırırız ki çoğu zaman susmayı tercih ederler ve gitmeyi isterler çok uzaklara, hayatlarına-sevdiklerine karşı sıkıştırılanlar.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 24 Nisan 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Mutlak galip kadınlar
Her okuduğumda beni gülümseten, her okuduğumda yaşlandığımda ben de böyle olabilir ve onun gibi ölebilir miyim diye düşündüğüm İrlanda’nın hırçın ihtiyarı Bernard Shaw “ bir kadın bir erkeği beğendiğinde örümceğe benzer” diyor. Ve devam ediyor: “Sineği gözüne kestiren örümcek gibidir. Avının farkına varmıştır, ama farkında değilmiş gibi ilgisiz durarak ağlarını örmeye devam eder. Sinek örümceğin ağlarına girdiğini farkettiğinde artık bir kurbandır ve çıkışı yoktur.”
ARET VARTANYAN - 24 Nisan 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Güzel sözlerle anlatılan sevgilerden bir tek sevgilinin haberi olmaz
Akşam iş çıkışı şirket binasından çıktığımda donuyorum, hava çok soğuk ama yinede kapalı mekanlardan çıkmak iyi geliyor. Atkımı daha da sıkıyorum korunmak için. Metronun merdivenlerini koşarak iniyorum. İçim kırık, nedenini de çok net biliyorum ama konuşmanın faydasızlığını bilecek bir noktadayım. İnsanlarla dolu metro, ben şu anda fonda bir gölge gibiyim. Metro son durakta durduğunda Taksim oklarını takip ederek hızla çıkıyorum yürümeyen merdivenleri, nefesim kesiliyor. Sigarayı bırakmam lazım diyorum, milyonuncu kez.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 27 Mart 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Ayrı diller
Güncel yaşamın yoğun temposu içinde, yanımızdan rastgele geçen birinin kokusu, kulağımıza bir iki saniye çalınan bir müzik, belki bir bahar havası, belki bir yemek, bir saç şekli bize birini hatırlatır. Yaşarken unutmuş gibi göründüğümüz ama en derinlerde hep yerini koruyan biridir hatırladığımız. Belkide içimiz cız ederek düşünürüz onu. Bizi unuttuğunu düşündüğümüz, unutulduğumuz için yeniden küstüğümüz eski bir aşkın sahibini olmaz bir anda yeniden hatırlarız.
KEVSER ŞEKERCIOĞLU - 13 Şubat 2005, Pazar
--------------------------------------------------------------------------------
Kraliçeler de aldatılırmış
Vefatından sonra ortaya çıkan bilgiler dahilinde önceki Hollanda Kraliçesi'nin eşi olan Prens Bernard’ın gayrimeşru iki çocuğu olduğu dünyaya duyuruldu. Hatta Kraliçe çocukları yıllar önce görmüş, sinirlenip kızmak bir yere onları çok güzel bulmuş, çok sevmiş...Prens Bernard aynı zamanda ihalalelerde rüşvet almasıyla da ünlü... Ayrıca aşk evliliği yapmadığını da uzun uzun açıklamışlığı var gazetelere, yani Kraliçe’ye bayılmıyormuş.
AYÇA VAN INGEN SCHNEAU - 03 Ocak 2005, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
İlişkileri sınamak
İlişkilerde, kaybedenin en büyük kusurudur ısrarcı bir tutum sergilemek. Erkeğin kadını elde tutma arzusu, kadının korunma ve özgürlük düşüncesi, tutku-hayal-özlem üçlemesi, yanlış evlilik sözleşmelerinin hüsrana giden yolu gibi gözüküyor. İlişkilerin başında, sorunun çözümüne yönelik en büyük yanlış; karşılıklı olarak anlaşma sağlanabilecek veya kabullenilebilecek konularla, karakterlerin birbirine uymaması arasındaki farkı görememek olabilir.
EMRE TÜRKER - 29 Kasım 2004, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Bir kadın ne ister
Kadınları anlamak gerçekten zor. Hayatınızda her şeye çare bulabiliyorsunuz da, bir tek kadına çare bulamıyorsunuz. Gerçi bir kadına sorsanız “neden anlaşılmanız zor?” diye, ya doğuştan diyecektir, ya da anlaşılmaz olanın aslında erkek olduğunu söyleyip çekilecektir bir kenara. Kadını anlamak için, öyle diğer konularda olduğu gibi, kendinizi onun yerine koymanız gerekmez. Bir satış temsilcisi, müşterinin ne istediğini düşünüp ona göre kendini hazırlar, karşısındakine empati ile yaklaşarak sorunlara yardımcı olmaya çalışır ve ihtiyaçlara göre elindekileri şekillendirir. Kadın öyle midir? Kadın, gücü sever. Ama bu güç, kasların gelişmesiyle ilgili bir güç değildir. Mesela bir iş girişiminde, her türlü hazırlık için cesaretlendirilmek ister.
EMRE TÜRKER - 15 Kasım 2004, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Bütün zamanların en göz kamaştırıcı seks rekorları
İnsanların pek çok ilgi alanları var. Briçten havacılığa, dövüş sanatlarından kanaviçeye kadar sınırsız sayıdaki konu arasında bir tanesi var ki, ben her ne kadar ilgilenmiyorum deseniz de ilgilenmemeniz mümkün değil. Bu ilgi alanının ihmal edilmemesi için ben de kendimi feda ettim… ve de minik bir araştırma yaptım. Bu çalışma sonrasında son derece ilginç seks rekorlarına ulaştım. Bakalım size enteresan gelecekler mi? Guinness Dünya Rekorlar kitabına göre, en tehlikeli seks yaşantısına sahip olanlar, doğu Avustralya’da yaşayan bir fare türü olan Antechinus Stuarii’ymiş. Bu fareler her yıl tüm nüfusun bir araya geldiği büyük bir çiftleşme töreni düzenlerlermiş.
NURAY MESTCİ - 01 Kasım 2004, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
GÜNÜMÜZ KADIN VE ERKEKLERİ
Günümüz kadınının tek bir isteği var: Yeniden kadın olmak, kadınca yaşamak ve kadınlığını
hissetmek.Neden mi?Erkeklerin eşitlik adı altında bize yaptırdıkları ama fiziksel anlamda eşit olmadığımız halde biz kadınların bunu görmezden gelerek deliler gibi erkek olmaya (aslında eşit olmaya) çalışmaları ve maalesef bir yerde bunu da başarmaları. Ama başarırken de kadın ruhunu teslim etmeleri isyanlarının nedeni. Ne yazık ki Günümüz 30’lu yaş kadınları, kadınlık adına çıtayı o
kadar yükseltti ki, sanıyorum yeni nesil için bu dalda rekor kırmak oldukça zor olacak,
tabii doping yapmazlarsa..
DENIZ NAZLI - 13 Eylül 2004, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
İLİŞKİLERDE SADAKAT TESTLERİ
Uzun zaman böyle birini istediniz, ya da zamana güvenip size uygun olan kişiyi beklediniz. Sonunda hayallerinizde canlandırdığınız kişi karşınıza çıktı. Beklentileriniz nelerdir? Genellikle, kafanızda canlandırdığınız kişi, fiziksel görünümüyle sizi etkileyen kişidir. Hayatınızın erkeği ya da hayatınızın kadını; dilediğiniz yerlere gidiyor, damak zevkinize uygun yemeklerden hoşlanıyor, ihtiyacınız olan uygun hediyeyi buluyor vs… Onun elini tutarken, bir başka sıcaklık hissediyorsunuz. Her
EMRE TÜRKER - 09 Ağustos 2004, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Eşinizle en iyi biçimde tartışmanın 9 yolu
Her ailede tartışma yaşanır. Aslında böyle şeyler olmasa daha iyi ama kaçınılmaz bir durum eşler arasında sık sık tartışma çıkıyor. Madem tartışmanın önüne geçilemiyor o halde adam akıllı bunu yapmak lazımmış. Uzmanlar oturmuşlar araştırmışlar ve de eşlerlin en iyi şekilde nasıl tartışabileceğini dokuz maddede toparlamışlar. Eşinizle yapacağınız tüm tartışmalarda size başarılar dilerim ve de uzman görüşlerinden yararlanmanızı tavsiye ederim.
NURAY MESTCI - 24 Temmuz 2004, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Ghost ya da aşkın seküler hali
“Ghost’un” son sahnesinde Patrick Scwayze,Demi Moore’un dudağına bir öpücük kondurup onu hep seveceğini söyledikten ve Moore’un da bi mukabele cevabını vermesinden sonra alem-i berzah’ın ışıklarına doğru bırakır kendini.Peki sonra ne olur? Bu sorunun cevabı,kadın erkek arasındaki ilişki için Romeo-Juliet evlenseydi ne olurdu sorusundan çok daha açıklayıcı yanıtlar sunabilir bize.
AYHAN GÖLGE - 31 Mayıs 2004, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Zakila tamam, sıra vajvajda…
Penis edebiyatı, dünyanın ve Türkiye’nin verimli konularından biri olmayı sürdürüyor. Her yerde olduğu gibi bizim memlekette de müstesna penis yazarları bulunduğu gibi bu yazarları yakından takip eden ilgili ve bilgili bir okur kitlesi de elbet var. “Küçük çükün kitabı” da uzman yazarı meraklı okuruyla buluşturan bir yayın olarak geçenlerde piyasaya çıktı. Dan Höjer ve Gunilla Kvarnström tarafından İsveç’de kaleme alınmış kitap Chiviyazıları Yayınevi’nin
FILIZ BINGÖLÇE - 17 Ocak 2004, Cumartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Cinsellikten korkmayın
Son yıllarda cinsellikte gidilen ayrım inanılmaz boyutlara ulaştı. İnsanlar cinsel tercihlerini açıklarken onlarca yeni terim kullanıyor. İşte bunlardan hepimizin bildiği birkaçı Gay, lezbiyen, ayıseven, biseksüel, triosexüel, homoseksüel, heteroseksüel...İnsan yaşamının itici motoru cinsellik belkide tarih boyunca yaşamadığı bir buhran yaşıyor ya da insanoğlu medyanın da gücüyle artık kendini özgürce ifade ediyor. Eşcinselliğin insanlık tarihiyle eşit olduğunu düşünen Oscar Wilde, kadın erkek diye iki cinsiyet yaratmanın insanlığa geçirilen en kalın esaret zinciri olduğunu söylüyor.
ARET VARTANYAN - 20 Ekim 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Bekârlara da yaşama hakkı lütfen!
İnsan kendini birdenbire 30 sularında ve bekâr bulunca hayatın kendisini yakaladığı her köşede sıkıştırdığını fark ediyor. Her şeyden önce sürekli bir medeni durum muhakemesi söz konusu. Gardıropta arkadaş düğünlerine giyilen/giyilecek elbiseler biriktikçe ve çevrede bekâr arkadaşların sayısı azaldıkça, insan kendini giderek daralan bir çemberin içinde hissediyor.
DEFNE SERTEL - 28 Temmuz 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Eşcinsel Onur Haftanız’ kutlu olsun...
Avrupa'dan Amerika’ya dünya eşcinselleri, haklarını aramak için sokaklara döküldü. Çeşitli kentler eşcinsellerin onur yürüyüşüne sahne oldu. Türkiye’de ise eşcinseller Taksim’deki Mis Sokak girişinde basın açıklaması yaptı. Açıklamalarında ‘Toplumca aşağılandıklarını, park ve eğlence alanlarıyla özdeşlendirildiklerini, zorla evlendirildiklerini ve tedavi edilmeye çalışıldıklarını’ dile getirdiler. Yaptıkları açıklamalarında hiç de haksız sayılmazlar doğrusu....
NESRİN REİS - 14 Temmuz 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
Sidikli, Tilki, Paşa kocacım...
Kadınlar için yaşamın temelini oluşturan cinsel fanteziler, dilsel fanteziler ile minik bir alanda kesişiyor. Bu kesişmeden oluşan enerji ile de galiba Türkçe’nin en renkli, en neşeli ürünleri ortaya çıkıyor. Sözünü ettiğim ürünler elbet adına “kadın dili” diyebileceğimiz bir dil damarının içini dolduran ve yüzyıllardır sözel kültür çerçevesinde kalmış ürünler .
FILIZ BINGÖLÇE - 30 Haziran 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
HAYAT VE SEVGİ
Hayat nedir ki? Bir yazar demiş ki "Hayat, silgi kullanmadan resim çizebilme sanatıdır" yaptığınız her hata silgi kullanmanızı gerektirir. Dolayısıyla hata silinse bile izi kalır kırılan kalplerde, beyinlerde.
AYHAN KANAT - 03 Şubat 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
AŞK BİR SIRÇA KADEHTİR
Genç kadın huzursuzca salonda dolanıp duruyordu. Gündüzler neyse de akşamlar bir türlü geçmek bilmiyordu doğrusu. Ondan ilk defa böyle ayrı kalıyordu. Anne babasının evine üç günlüğüne, bir nevi ufak bir kaçamak tatil yapma niyetiyle gelmişti. Uzun zamandır şehir dışında oldukları için ikisini de çok özlemişti. Gerçekten bu buluşma harika olmuş, ailesine olan özlemini bir parça olsun giderebilmişti.
CEMRE İLKİN - 27 Ocak 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
AŞKIN MENÜSÜ
Uzmanlara göre, kadın ve erkek 30 yaşına kadar, üremeye ve orgazma yönelik olarak; cinsel güçlerinin doruklarında oluyorlar. Otuzlu yaşlardan itibaren, yaş arttıkça insanlar sosyal ve ruhsal açıdan baskılardan kurtularak; cinselliği artık üreme aracı olarak değil haz alarak yaşıyorlar.
OSMAN TAŞDELEN - 20 Ocak 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
EVLİLİK KURUMU MU? ŞİRKET Mİ?
Son yıllarda birçoğumuz, sözümona modern yaşamın bazı kavramların içini boşalttığından yakınıyoruz. Dostluk gibi, aşk gibi... Oysa bana kalırsa en büyük darbeyi evlilik kavramı aldı. Çok değil beş on sene önce hem ülkemizde, hem de dünyanın hemen her yerinde evlilik dendi mi saygı dolu bir hava eserdi ve karı-koca arasındaki bu bağın tartışmasız kutsal olduğu kabul edilirdi.
CEMRE İLKİN - 13 Ocak 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
YAŞAM MED CEZİRLERİ
Eskiden insanlar ortalama 40 yıl yaşarmış. E kolay değil, vitamin yok, yağ kolestrol kavramları henüz ortaya atılmamış, eğer saray takımından değilseniz bırakın dengeli beslenmeyi, yemek bulmak ayrı bir mesele. 12-13 yaşına geldiğinde ''Çocuklar Duymasın'' daki çaycı zafer gibi bir görünüş söz konusu. Eğer şansın varsa veba veya sıtmaya yakalanmadan 20'li yaşlarına giriyosun, bu arada 10 yıl süren savaşlar filan derken 30'lu 40'lı yaşlarda imamın teknesine binip gidiyorsun, o zamanlar için yaşlı, görmüş geçirmiş bir bilge olarak. Tabi bu arada karı dırdırı yüzünden daha önce ölmek de mümkün...
CAN PAPUÇCUOĞLU - 06 Ocak 2003, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
AŞK, KENDİNİ YOK EDİŞ VE STRATEJİ
Bir insan kendisini ne zaman yok etmeye heveslidir? Aşık olduğu zaman.Aşık olmuş kişinin en belirgin davranışı kendinde olmadığını düşündüğü şeyi bir başkasında varolan ya da var oldugunu sandıgı şeyle telafi etmeye çalışmaktır : yani kişi kendindeki özsel kaliteyi başkasında gördüğü (ve kalite ile ilişkilendirdiği) başka bir özellikle tamamlama eğilimine girer. Tabi bunu yaparken kendi iç dünyasının en hassas bölgelerinde bir gevşeyiş ve çözülme meydana geldiği için git gide karşısındaki insana daha bağışık ve ona muhtaç hale gelir.
SÜLEYMAN AYDIN - 30 Aralık 2002, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
FİLDİŞİ KULESİ SAKİNLERİNE SEVGİLERİMLE
Kendisine atalarından aktarılan miras gereği aşkı Kaf Dağı'nın ardında araması gerektiğini hisseden ancak, böyle bir arayışa girmeye üşenen, aldığı eğitim ve çağın şartları gereği ihtiyaçlarının aciliyetle giderilmesi gerektiğini düşünerek - yazık başka ne yapsın - çevresinde bulabildiği en zahmet gerektirmeyen adaylara "seçme ve mümkünse yerleştirme" sınavı açan arkadaşların feryatlarını dinledik.
SİBEL DEMİR - 23 Aralık 2002, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
AŞK SEÇME VE YERLEŞTİRME SINAVI
Aşk konusunda çektiği acıların ne kadar çok kişiyi felsefe eşelemeye sevkettiğini bilemiyorum, ama sayının yüksek olduğunu kolayca söyleyebiliriz. Bazıları cepten mesaj olarak çekilmesi mümkün olacak kısalıkta (256 karakter) özdeyişlerle, aforizmalarla, duvar yazılarıyla tatmin olarak hasar gören zırhını tamir edip tekrar muhasara kuvvetlerine katılacak kadar şanslıdır, bazıları ise Amerikan Psikyatristler Birliği APA'nın bir süredir savunma mekanizması saydığı 'entellektüelleştirme' yoluna gitmek zorunda hissederler kendilerini.
ERKİN ÇAM - 16 Aralık 2002, Pazartesi
--------------------------------------------------------------------------------
SİZ, BİZ... HANGİMİZ DAHA KARMAŞIK DAHA ANLAŞILMAZ
|
|
|
|
|
|
|
Koşmaya yeni başlamıştı adımlarım
Düştüm,
Bebeğim bir yana,
Gülüşlerim bir yana.
Anneme baktım,
Yoktu!
Başımda yabancı bir adam
Küçücük göğsümde kocaman elleri
Sakalları deldi geçti
pespembe tenimi.
Anne, anneeeeeeee. ...
Bir oyun sandım
Elleri kara kara 'öcü' amcalarmış
Bir emzik düğümünde
yarıldı bedenim
Altımı ıslattım sandım
Kan kaybında Boğuldu insanlık!
Bebektim
Çocuk olacaktım
Abla olacaktım
Altımdaki bez çıkmadan,
Kadın oldum bir buçuk yaşında...
ADAM OLDUMU o amca bedenimde ???
Öğretin bana; kendi suyumu kendim alamazken
Nasıl sulayacağım bedenimde ölen çiçeği!!!
Ben kadın olmak istemedim
Ben dünyaya da gelmek
istememiştim ki!
Anneeeee... babaaaaa....
Işığı açın!
Uzanamıyorum
BU METİNLE TÜM DÜNYADA ÇOCUK PORNOSU MAĞDURLARI
İÇİN BİR MUM YAKILARAK
DOLAŞIP SİZE ULAŞTI.
HEDEF 1 MİLYON MUM.
BU RAKAMA ULAŞILDIĞINDA TÜM ÇOCUK PORNOSU
SUNAN SİTELER KAPATILACAK.
BU OLAGAN ÜSTÜ HAREKETE KATILMANIZ IÇIN ANNE
BABA OLMANIZ GEREKMIYOR.
GELECEKTE SAHIP OLACAGINIZ ÇOCUKLAR IÇINDE
LÜTFEN BIR MUM DA SIZ YAKIN.
I 3 YAŞIN ALTINDAKI ÇOCUKLARDAN
OLUŞAN AILELERINDEN ÇALINIP BU PISLIGE ALET EDILMIS
BU ÇOCUKLAR IÇIN BU MESAJI TANIDIGINIZ HERKESE YOLLAYIN.
BIR MILYONU GEÇMEK IÇIN SON BIR MUM LÜTFEN.
ÇOCUK PORNOSU SAPIKLIKTIR.
|
|
|
|
|
|
|